Beslenme ve Diyet

BESLENME

Yaşamın her döneminde sağlığın korunmasında ve geliştirilmesinde beslenme önemli bir etmendir. Kişinin yaşlanma süreci, yaşam süresi ve kalitesi beslenme biçiminden etkilenebilmektedir. Günümüzden yaklaşık yarım yüzyıl önce başlayan ve süregelen çalışmalarda deney hayvanlarında enerji tüketimi ve yaşam süresi arasında ilişki bulunmuştur. Genellikte düşük kalorili diyet alan deney hayvanlarının daha uzun sûre yaşadıkları saptanmıştır. Bu çalışmalarda enerji sınırlamasının immün fonksiyonları (düzelttiği, hücresel proliferasyon hızını azalttığı, bazal metabolik hızı düşürdüğü, hücrelerin RNA’yı yenileme yeteneğini etkilediği, daha az serbest radikal oluşumu sağladığı, protein sentezini ve yıkımını arttırdığı ve bu değişikliklerin tümünün daha uzun yasam süresi ile ilişkili olabileceği sonucuna varılmıştır. Deney hayvanlarında elde edilen orta derecede enerji sınırlamasının yaşam süresini uzatıcı etkisinin insanlar için geçerliliği tartışmalıdır. Yetersiz enerji alımının yaşamın her döneminde getireceği sağlık riskleri göz önüne alındığında, enerji alımının boya uygun vücut ağırlığını koruyucu düzeyde olması daha uygun görülmektedir. Düşük enerjili diyetin insanlarda yaşam süresine etkisi konusundaki çalışmalar çok azdır. Bu konuda etki-sonuç ilişkisinin kurulabilmesi için daha çok çalışmalara gereksinim vardır. Besin öğeleri de yaşam süresini ve yaşlanma mekanizmasını etkileyebilmektedir Örneğin diyetteki bazı antioksidanların miktarının artması serbest radikal konsantrasyonunu kısmen azaltabilmektedir. Yüksek yağlı diyetlerle ise obesite, yaşam süresinin azalması, tümörlerin erken ortaya çıkması, azalmış bağışıklık ve kollajenin hızlı yaşlanması gibi sonuçlar elde edilmiştir. Yağın bileşimi ve diyetteki antioksidan miktarı serbest radikal hipotezine göre yaşam süresini ve tümör gelişimini etkilemektedir.

YAŞLILIKTA BESLENMEYİ ETKİLEYEN ETMENLER

Yaşlılar birbirinden farklı yaşlanma sürecine sahip, farklı yetenekleri ve olanakları olan heterojen bir gruptur. Genelde yaşlının beslenmesini olumsuz etkileyen etkenler yaşlının tek başına yaşaması yiyecek alışverişi, yiyecek hazırlama ve pişirmeyi zorlaştıracak veya olanaksız kılacak fiziksel engeli, bu konuda yardımcı olacak kişi veya kurumların olmaması, çiğneme ve dişlerle ilgili sorunlar ve yeteli beslenmesini sağlayacak gelirinin olmamasıdır. Bunların yanı sıra, iştahı, besin öğelerinin emilimini ve kullanımını azaltan veya besin öğesi gereksinmesini artıran hastalıklar veya kullanılan ilaçlar, depresyon veya mental sorunlar yaşlının beslenme durumunu etkiler. Yaşlıda Beslenme Durumunu Etkileyebilecek Organ Fonksiyonlarındaki Değişiklikler Yaşlılarda. organ fonksiyonlarındaki azalma veya değişiklikler beslenme durumunu etkileyebilir. Bu değişikliklerin yaşa mı yoksa bir takım hastalıklara mı bağlı olarak geliştiği saptanmalıdır.

YAŞLILARDA ENERJİ VE BESİN ÖĞELERİ GEREKSİNMELERİ

Organ fonksiyonları ve enerji metabolizmasındaki değişiklikler nedeniyle yaşlıların besin öğesi gereksinmeleri gençlerden ve yetişkinlerden farklıdır. Örneğin sağlıklı yaşlılarda görülebilen atrofik gastritis nedeniyle mideden sıvının hızlı boşalımı, buna bağlı proksimal ince barsakla pH’nın yükselmesi ve bakteri çoğalması, toiat ve B12 gibi bazı vitaminlerin, Fe, Ca, Cu, Zn gibi minerallerin ve proteinin biyoyararlılığını azaltabilir.

Enerji

Yaşla birlikte enerji alımı ve harcaması genellikte düşmektedir. Tablo 2’de enerji alımı ve harcamasında yaşa bağlı değişiklikler görülmektedir. Yaşlıda enerji harcamasındaki azalmanın 2/3’ü fiziksel hareketlerin azalmasından kaynaklanır. Fiziksel hareketlerin azalması alınan fazla enerjinin yağ dokusu şeklinde depolanarak vücut yağ kitlesinin artmasına, yağsız (doku kitlesinin ise azalmasına neden olmaktadır. Yağsız doku kitlesinin ve aktif hücre kitlesinin azalması bazal metabolik hızın azalmasına yol açar. Yaşlılarda fiziksel hareketlerin ve bazal metabolizma hızının azalması enerji ‘ harcamasını, dolayısıyla enerji gereksinmesini azaltır. HDA (Hecommended Dietary AHowances) İ9S9’a göre 51 yaş ve üzeri için enerji gereksinmesi; erkekler için 2300 kkal/gün ve kadınlar için 1900 kkal/gün olarak verilmiştir Bu değerler 30 kkal/ko/güne eşdeğerdir. Hem düşük ağırlık hem de şişmanlık yaşlılarda rölatif ölüm riskini artırır. Vücut ağırlığının değerlendirilmesinde günümüzde en geçerli yöntem Beden Kitle indeksi (BKI) dir. BKI 20-25 arasında olmalıdır. BKI’sinın 25-30 arasında olması hafif şişmanlık olarak değerlendirilir. BKI’nin 25-27 arasında olması, yaşlının fiziksel aktivitesini artırarak önlem almasını gerektirir. Önlem alınmazsa BKI gittikçe yükselecektir. BKI’nin 30 ve üzerine çıkmasıyla sağlık riskleri artar. Bu durumda enerjisi azaltılmış diyet önerilir. Ancak diyet enerjisi 800-1000 kkal/gün altına düşürülmez. Yaşlılarda çok düşük enerjili diyetler kullanılmamalıdır. Şişmanlığın giderilmesinde yaşlı için diyet, fiziksel hareketlerin artırılması ve davranış değişikliği en uygun yöntemlerdir.

Protein

Yaşlılarda yağsız doku kitlesini ve doku fonksiyonlarını en iyi koruyacak protein miktarı kesin olarak bilinmemektedir. Protein için önerilen tüketim standardı 0.8 g protein, kg/gün’dür Bu miktar yetişkinler den farklı değildir. Ancak bu düzeydeki protein tüketimi ile özellikle fiziksel yönden aktif yaşlılarda negatif azot dengesinin oluşabileceğine ilişkin veriler vardır. Yaşlılarda protein sindirimi ve emiliminin azalabileceği göz önüne alınırsa 0.9-1.0 g protein/kg/gün daha uygun görülmektedir. Günlük enerjinin %1,2-15’i proteinlerden sağlanmalıdır. Enfeksiyon, kemik kırıkları, ameliyat veya yanık gibi fizyolojik stresler Söz konusu olduğunda protein alımı arttırılmalıdır. Yaşlılarda diyetin protein kalitesinin yüksek olması istenir. Protein alımının en az % 25’i hayvansal kaynaklardan, kalan bitkisel kaynaklardan gelmelidir. Yaşlılar için en uygun hayvansal protein kaynakları süt. yoğurt, yağsız peynir, tavuk ve balık etidir.

Yağ

Günlük enerjinin % 25-30’u yağdan gelmelidir. Kalp damar hastalığı gibi kronik hastalıkların önlenmesi ve yeterli miktarda esansiyel yağ asiti sağlanması açısından bu yağın doymuş, tekli doymamış ve çoktu doymamış yağ asili miktar önem taşımaktadır. Genelde günlük alınan yağın 1/3’ünün doymuş. 1/3’ûnün tekli doymamış. 1/3’ünün ise çoklu doymamış yağ asitlerinden sağlanması gerekir.

Karbonhidrat

Günlük enerjinin % 56-60’ı karbonhidratlardan sağlamı. Ancak şeker gibi rafine karbonhidrat yerine kompleks karbonhidrat tercih edilmelidir.

Posa

Diyet posası besin öğesi olarak değerlendirilmemekle birlikte, gastrointestinal fonksiyonlara olumlu etkileri nedeniyle önemli bir diyet bileşenidir. Diyet posası, çözünür ve çözünmez posadan oluşur. Çözünmez posa selüloz, hemiselüloz lignin gibi nonpolisakkaritleri içerir. Bu maddeler ağırlıklarının 5-7 katı kadar su tutarak dışkı hacmini artırıp, yumuşak olmasını sağlar ve intestinal kanaldan geçişim kolaylaştırır Çözünmez posanın kaynakları lam tahıl taneleri ve bunlardan yapılan ürünler, sebze w. meyvelerin kabukları ve buğday kepeğidir. Çözünür posa ise pektin musilaj ve gumlarıdır Bu maddeler daha az su tutarlar. Fizyolojik önemleri jel kitlesi oluşturarak diyetteki öğelerin emilimini yavaşlatmalarıdır. Bu açıdan, glikoz emilicini yavaşlatarak kan glikozunun hızlı yükselmesini önler. Böylelikle daha düşük insulin yanılma gerek duyulur Çözünür posanın diyette arttırılması ile hiperkolesterolemik bireylerde, plazma kolesterol düzeyinde % 10-15 oranında düşme gözlenmiştir. Çözünür posanın kaynakları kuru baklagiller meyve ve sebzeler ile yulaf kepeğidir.

Sıvı

Sıvı alımı/la normal fizyolojik kayıplar karşılanır. Sindirim, intestinal fonksiyon ve renal klerens sağlanır. Bu nedenlerle yaşlıların sıvı alımları çok önemlidir Ancak yaşlılarda susama duyusundaki azalma ve mesane kontrolünün azalması nedeniyle sıvı alımını sınırlama gibi nedenlerle yeterli sıvı alımı gerçekleşmeyebilir, Diare, ateş, enfeksiyon varlığında ve çok sıcak havalarda sıvı alımının yeterli olmaması dehidratasyona neden olabilir. Konstipasyon ve böbrek taşları oluşabilir. yetişkinler için önerilen 1 ml/kkal veya 30-35 ml/kg sıvı miktarı yaşlılar için de geçerlidir. Yaşlı günde en az 8 bardak sıvı (su, süt, ayran, çay) ıhlamur almalıdır.

Vitaminler

Yaşlılardaki fizyolojik gereksinmeler ve doku depoları ila ilgili yeterli ve kesin bilgi eksikliğine bağlı olarak herhangi bir vitamin alımının değerlendirilmesi konusu tartışmalıdır. Bu konuda daha çok araştırma yapılması gereklidir.

Tablo – Yaşlılarda vitamin eksikliklerine neden olan etmenler

A. Fiziksel Etmenler :
1.Kalori gereksinmesinin ve besin alımının azalması
2. Tat duyusunun azalması
3. Takma dişlerin uymaması. ağrı, çiğneme güçlüğü
4. Fiziksel bozukluklar ve hareketliliğin
5 Çiğneme ve yutmada nörolojik bozukluklar
6. Hafıza ve dikkat bozuklukları
7. Kronik hastalıklar- Konjestif kalp yetmezliği kroner arter hastalıkları
8. Atrofik gastritis
9. Barsağın motilite bozuklukları
10. Hiatus herni reflü laktoz intoleransı, barsak ağrıları gibi besin alımını olumsuz etkileyen durumlar
11. İlaçlar

B. Sosyal ve Psikolojik Etmenler :

1. Yalnız yaşama
2. Depresyon
3. Alkolizm
4. Besin satın alma, depolama, pişirme ile ilgili bilgisizlik
5. Besin seçme, beslenme alışkanlıkları
6. İhmal

A Vitamini

Yaşlılarda A vitamini yetersizliği yaygın değildir. Pek çok çalışmada, plasma düzeyi île diyetle alım paralellik göstermektedir. Bu durum karaciğer A vitamini depolarının büyüklüğünden ve bu depoların diyetle alımdan bağımsız olarak plasma düzeylerini sürdürmesinden kaynaklanabilir Şiddetli bir yetersizlik olmadıkça plazma A vitamini düzeyi düşme, Bugüne kadar karaciğer A vitamini depolarını düzenleyen biyokimyasal ve fizyolojik parametrelere yaşın etkisi konusunda bu veri yayınlanmamıştır. Önetilen tüketim standartlarında 51 yaş ve üzeri erkekler için günde 1000 mcg RE (retinol eşdeğeri), kadınlar İçin ise günde 800 mcg RE önerilmekledir, Bu değerlerin yaşlılar için biraz yüksek olabileceği düşünülmektedir Diğer taraftan karotenlerin kanserden koruyucu özellikleri nedeniyle karoten içeren yeşil sarı ve turuncu sebze ve meyve tüketiminin artırılması önerilmekledir.

A Vitamini toksisitesi:

Böbrek ve karaciğer bozukluklarında toksisite artar. Normal böbrek ve karaciğer fonksiyonu olan bir yaşlıda günlük 50.000 RE 6 ay kadar kronik toksisite belirtileri göstermeden tolere edilmiş ise de, başka bir yaşlıda günlük 15,000 RE ile toksisite oluşmuştur, Günde 30 mg B karoten veya eşdeğeri alındığında karotenoderma görülmüştür.

B6 Vitamini toksisitesi:

Önerilen tüketim standardının 1000 katı B6 vitamini yan” etkileri olmadan tolere edilebilir. Bununla birlikle 100 mg/gün dozu uzun süre alındığında duyusal nöropati ve alaksi gelişebilir. Pridoksin Levadopa’nın periferal dekarbokisilasyonunu artırır. Parkinson hastalığında tedavideki etkinliğini azaltır. Phenytoin antikonvulsan etkisini düşürebilir.

B12 Vitamini

İlerleyen yaşla birlikle B12 vitamini emilimi azalır. Bu azalma yaşlıların yaklaşık %50’sinde görüler atrofik gastritisten kaynakla nabilir. Besin proteininden B12 vitamininin serbestleşmesi azalır. Asit azlığında barğırsakların yukarı kısmında bakteri çoğalması B 13 vitamininin biyoyararlılığını azaltır, İntrinsik faktör sekresyonunda azalma söz konusudur. Ayrıca yaşlılıkta B12 vitamininin transkobalamin II’ye bağlanması azalır . Transkobalamin l ve Iranskobalamin ll’de de % 30-40 azalma olabilir. Serum vitamin B12 normal sınırlar içinde kalabilir Yaşla birlikle serum vitamin B12 düzeyinin düşmesi pernisi bozukluğuna bağlı olabilir. Karaciğerdeki depolar ve etkin enterohepatik sirkülasyon nedeniyle yetersizliğin oluşması aylar veya yıllar alabilir.

B12 Vitamini toksisitesi:

Oral 100 mcg/gün B12 vitamini île açık toksik belirtiler rapor edilmemiştir. Oral veya Iniramusküler eşin dozların küçük yan etkileri vardır.

Folik Asit

Yaşlılarda folat emilimi atrofik gastrilisten etkilenirse de, atrofik gastritise bağlı ince barsakta bakteri çoğalması, bakteriyel folat sentezini arttırarak bu durumu kompanse edebilir. Yaşa bağımlı olarak konjugaz aktivitesindeki değişiklik konusu tartışmalıdır Sosyoekonomik düzeyi düşük ve alkolik yaşlılarda folik asit yetersizliği belirtileri yaygındır. Sağlıklı yaşlılarda RDA (1989) düzeyinde folik asıl alımı (erkeklerde 200 mcg/gün, kadınlarda 180 mcg/gün) yeterli görülmektedir. Ancak besinlerin saptanan folat içeriğinin ölçüm teknikleri nedeniyle doğal içeriğinin altında olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle gerçek alım ve gereksinme biraz daha yüksek olabilir. Alkol kullanımının boyutları ve bazı ilaçların (antikonvülsan) kullanım süresi gereksinmeyi etkileyebilir.

Folik Asil toksisitesi:

Önerilen tükelim standardının 100 katı yüksek dozlarda. Phenytoin kullananlarda konvülsiyonu hızlandırdığı gözlenmiştir. Günde 10 mg folik asiti 4 ay süreyle kullanan kadınlarda zıt etkiler saptanmamıştır. Potansiyel tehlikesi düşünülerek yüksek dozlarda folat suplementi önerilmez.

C Vitamini

C vitamini gereksinmesinin yaşla arttığına ilişkin kanıt yoktur. C vitamini emiliminin yaşla değiştiğini savunan çok az sayıda veri vardır.Doku konsantrasyonlarının yaşla değiştiğine ilişkin çalışmalar da tutarlı değildir. Yaşa bağımlı lökosit ve plasma C vitamini düzeylerindeki azalmanın fonksiyonel önemi açık değildir.Normal plasma askorbik asit düzeyine ulaşmak için erkeklerin daha fazla diyet C vitaminine gereksinme duydukları saptanmıştır . Günde 60 mg C vitamini alan erkeklerde plasma konsantrasyonu 0.4 mg/ dL’den az bulunmuştur ki bu sınır değerdir. Plazma C vitami konsantrasyonunu (56.7 mmol/L) sürdürmek için erkeklerin 150 mg/ gün, kadınların 80 mg/gün düzeyinde C vitamini almaları gerektiği vurgulanmıştır.